1980 darbesi sırasında annesini kaybeden küçük Deniz, yedi yıl sonra hiç tanımadığı dedesinin Ege'deki çiftliğine doğru yolculuğa çıkar. Bu ziyaretin nedeni, babası Sadık'ın onu dedesine emanet etmek zorunda kalışıdır.
Deniz için bu, hem yeni bir hayatın hem de geçmişle yüzleşmenin başlangıcı olacaktır.
Çiftlikte Deniz'i, dedesi Hüseyin Efendi ve renkli karakterlerle dolu sıra dışı bir aile ortamı bekler.
Hüseyin Efendi, yıllar önce okumaya gönderdiği oğlu Sadık'ın siyasi olaylara karıştığını öğrenince onu evlatlıktan reddetmiştir. Baba ile oğul arasındaki bu derin kopuş, çiftlikte hissedilen gerginliğin de temelini oluşturur.
Deniz, bu hikâyenin tam ortasında, iki kuşak arasındaki yabancılaşmaya ve suskunluğa tanıklık eder. Onun masumiyeti, yıllardır süren kırgınlıkların ve iletişimsizliğin üzerine ince bir umut ışığı düşürür.
Yeni tanıştığı bu aile, onun için sıradan bir sığınaktan çok daha fazlası haline gelir.